Rekabet Hukuku Perspektifinden Finansal Piyasalarda Manipülasyon Davranışları

Rekabet Hukuku Perspektifinden Finansal Piyasalarda Manipülasyon Davranışları

GİRİŞ

Çeşitli yollarla gerçekleştirilebilen manipülasyon fiilleri, aynı zamanda rekabet hukuku ihlallerine ait nitelikleri de taşıyabilmektedir. Bu gibi durumlarda, söz konusu manipülasyon davranışlarının denetiminin yalnızca finansal otoritelerin mi yetkisinde olduğu hususu incelenmesi gereken bir konudur. Zira, Rekabet Kurulu ve yabancı otoritelerin bu konudaki görüşü ve uygulamaları farklılaşmaktadır. Rekabet Kurulu; gerekçeli halini 09.09.2022 tarihinde yayımladığı 26.08.2021 tarihli ve 21-40/576-279 sayılı kararı[1] (“Finansal Piyasalar Kararı”) ile finansal piyasalarda gerçekleştirilen manipülasyon hareketlerini incelemiş ve bu davranışların rekabet hukukunun alanına girip girmediği hakkındaki görüşünü ortaya koymuştur. Söz konusu kararın ilgi çekici yanı, birçok yabancı otoritenin görüşüne atıf yapan Rekabet Kurulu’nun kendi içtihatından farklılaşmış olmasıdır.

REKABET KURULU’NUN EĞİLİMİ NE YÖNDEDİR?

Finansal Piyasalar Kararı’nda, Türkiye’de faaliyet gösteren banka ve finansal kuruluşların ve bunların temsilciliklerinin birçok finansal hizmetlerinde çeşitli iletişimler ve uzlaşmalar yoluyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Rekabet Kanunu”) 4. maddesini ihlal edip etmediğini inceleyen Rekabet Kurulu; gerçekleştirilen projeler bazında özel değerlendirmeler yaparak kurumsal bankacılık, türev ürünler, fon yönetimi, tahvil/bono ve döviz piyasalarındaki bilgi değişimi davranışlarını ortaya koyan bulgular üzerinde durmuştur. Teknik özellikleri gereği birbirinden farklılık gösteren ilgili pazarlarda; “Yıldız Holding Sendikasyon Kredisi”, “İDO Kredisi” ve “ŞEKERBANK-VAKIFBANK, Türev Ürün Risk Ağırlıkları” gibi vakalar özelinde incelemeler gerçekleştirilmiştir.

Rekabet Kurulu’nun vaka özelinde yaklaşımı, içtihatıyla paralel ve görüşümüzce yerinde olmuştur. Zira, her ne kadar ilk bakışta rakipler arası bilgi değişimi olarak algılanabilecek olsa da belirli durumlarda, gerçekleştirilen iletişimler, ilgili oldukları finansal ürünlerin ve projelerin özellikleri gereği rekabeti kısıtlayıcı olarak tanımlanamayacaktır. Bu kapsamda, yaptığı değerlendirmeler neticesinde önaraştırma konusu teşebbüslerin Rekabet Kanunu’nu ihlal edecek nitelikte bir iletişim içerisinde bulunmadığına karar veren Rekabet Kurulu, soruşturma açılmasına gerek olmadığına hükmetmiştir. Ancak, ilgili kararı ilgi çekici kılan husus, Rekabet Kurulu’nun önaraştırma konusu davranışları finansal otoritelerin değerlendirmesine bırakmayarak rekabet hukuku açısından denetlemiş olmasıdır. Rekabet Kurulu’nun bu kararı, 24.11.2016 tarih ve 16-41/667-300 sayılı kararından[2] (“FX Kararı”) farklılaşmaktadır. Bahsi geçen kararda; Bloomberg ve Reuters ekranlarından erişilebilen online sohbet odalarında bilgi paylaşımı gerçekleştiren rakip banka traderlarının frontrunning (koordineli önden gitme), stop-loss hunting (koordineli zarar durdurma avcılığı) ve müşteri emirlerine ilişkin bilgi değişimi gibi davranışlarda bulunduğu iddiası incelenmiştir. Ancak, Rekabet Kurulu tarafından, FX Kararına konu davranışların rekabet hukukundan ziyade manipülasyon taraflarının ağır bastığı belirtilmiş; bu davranışların müşteri kazanma rekabetiyle ilgili olmadığı ve temel olarak müşteriyi aldatmaya yönelik manipülatif işbirliği niteliğinde olduğuna karar verilmiştir. Rekabet Kurulu, Finansal Piyasalar Kararı ile bu görüşünü değiştirmiştir. Bu yazımızda, Rekabet Kurulu’nun görüşleri ışığında manipülasyon davranışlarının finansal otoritelerin mi yoksa rekabet hukukunun mu konusu olduğu değerlendirilecektir.

MANİPÜLASYON DAVRANIŞLARI YALNIZCA FİNANSAL OTORİTELERİN Mİ KONUSUDUR?

Manipülasyon, Türk ve yabancı mevzuatlarda birden fazla düzenlemeye tabi çeşitli fiilleri kapsayan bir çatı kavramdır. Farklı şekillerde gerçekleştirilebilecek, dolayısıyla mevzuatta farklı şekillerde tanımlanmış fiillerden oluşan manipülasyon kavramı doktrinde; (i) arz ve talebin serbest bir şekilde etkileşimini engelleyerek fiyat mekanizmalarına müdahalede bulunmak, (ii) insanları kandırarak bir menkul kıymette işlem yapmaya sevk etmek ve (iii) menkul kıymetin fiyatını yapay bir seviyede tutmak üzere tasarlanan eylemler olarak tanımlanabilmektedir[3].

Doktrinde Manipülasyon Kavramı

Manipülasyona ilişkin Rekabet Kurulu’nun Finansal Piyasalar Kararı’nda yer verilen genel bir tanımlama da “serbest arz ve talep koşulları altında oluşacak fiyatın altında veya üstünde bir fiyat oluşturma ve menkul kıymeti bu fiyattan işlem görmeye zorlama girişimi, fiyatın yapay şekilde kontrolü” şeklindedir[4]. Görüldüğü üzere manipülasyon, tanımı gereği rekabet hukuku ihlallerinden çok da farklılaşmamaktadır. Zira bilindiği üzere; rekabet hukuku, temelinde serbest piyasada oluşması gereken fiyat, maliyet ve kar gibi unsurların piyasa dışında suni müdahalelerle tespit edilmesini önlemeyi amaçlamaktadır.

Genel tanımların yanı sıra, manipülasyon türleri fiiller ve piyasalar özelinde farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Rekabet Kurulu’nun FX Kararı’nda da belirtildiği üzere; manipülasyon işleme ve bilgiye dayalı olmak üzere ikiye ayrılabilmektedir[5]:

  • İşleme dayalı manipülasyon, “piyasanın doğal işleyiş görüntüsü içinde, ekonomik temeli olmayan, salt başkalarını yanıltma amacı taşıyan işlemler yapılarak fiyat oluşturulması ve kamunun fiyata olan güveninin kötüye kullanılması sonucunu doğuran” davranışlar[6] ve
  • Bilgiye dayalı manipülasyon ise “kamuya yalan, yanlış veya eksik bilgi akışı ya da açıklanması gerekirken bilginin açıklanmaması yüzünden, kamuyu aydınlatma sistemine olan güvenin bozulmasına yol açan ve bilginin fiyata yansımasını engelleyen” davranışlar olarak tanımlanabilmektedir[7].

Bu bilgiler ışığında, genel manipülasyon kavramının iki temel kategoriye ayrılabildiği ve tüm manipülatif davranışların bu iki kategori altında toplanabileceği görülmektedir.

Mevzuat Işığında Manipülasyon

Manipülasyon davranışları, özel kanunlarda yer alan düzenlemelerden önce, manipülasyonu oluşturan fiillere dayalı olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (“TCK”) yer alan hükümler çerçevesinde de değerlendirilebilecektir. Nitekim, yukarıda tanımı yapılmış olan bilgiye dayalı manipülasyon davranışları çerçevesinde gerçekleştirilen bir fiil TCK’nın 239. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması olarak değerlendirilebilecektir. İlgili hüküm aşağıdaki gibidir:

“Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır…”

Aynı şekilde, işleme dayalı manipülasyon davranışları da TCK’nın 157. maddesi uyarınca dolandırıcılık suçu altında incelenebilecektir. Zira ilgili hüküm şöyledir:

“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.”

Bu çerçevede, manipülatif davranışların ilk olarak ceza hukuku bağlamında bir suç teşkil ettiği ileri sürülebilecektir.

TCK’nın düzenlemelerinin yanı sıra, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 107. maddesi “piyasa dolandırıcılığı” kavramını düzenlemektedir:

“(1) Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri gerçekleştirenler üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. Ancak, bu suçtan dolayı verilecek olan adli para cezasının miktarı, suçun işlenmesi ile elde edilen menfaatten az olamaz.

(2) Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar

Paralel şekilde bir diğer düzenleme de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 76/A. maddesinde yer almaktadır:

“Bu Kanun kapsamındaki bankalar tarafından; 4 üncü maddede sayılan işlemler yoluyla finansal piyasalarda yapay arz, talep veya döviz kuru dahil fiyat oluşumunu sağlamak amaçlı işlem ve uygulamaların yapılması, internet ortamı dahil farklı araçlarla gerçeğe aykırı veya yanıltıcı bilgilerin yayılması, tasarruf sahiplerinin gerçeğe aykırı veya yanıltıcı şekilde yönlendirilmesi ya da bu amaçları sağlamaya yönelik benzer işlem ve uygulamaların yapılması, finansal piyasalarda manipülasyon ve yanıltıcı işlemler olarak kabul edilir. Bu madde kapsamına giren işlem ve uygulamalar Kurul tarafından belirlenir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.”

Yukarıda yer verilen hükme dayalı, 07.05.2020 tarihli 31120 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Finansal Piyasalarda Manipülasyon ve Yanıltıcı İşlemler Hakkında Yönetmelik’in 4. maddesinde de manipülasyon olarak kabul edilen fiiller sıralanmıştır:

“a) Bir finansal aracın arzına, talebine veya fiyatına ilişkin yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandıran veya uyandırabilecek olan ya da döviz kuru ve faiz dahil bir finansal aracın fiyatının anormal veya yapay düzeyde tutulmasını sağlayan ya da sağlayabilecek olan işlemlere bu amaçları sağlamak kastıyla dahil olmak, aracılık etmek, bu tür işlemler için emir vermek veya benzeri faaliyetlerde bulunmak;

(…)

d) Bir finansal aracın arzına, talebine veya döviz kuru ve faiz dahil fiyatına ilişkin yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandıran ya da uyandırabilecek olan ya da bu fiyatın anormal veya yapay düzeyde tutulmasını sağlayan ya da sağlayabilecek olan yanlış veya yanıltıcı bilgi veya söylentileri, internet dahil herhangi bir kitle iletişim aracı yoluyla ya da başka bir yolla yaymak;

(…)

g) Bir finansal aracın arz veya talebi üzerindeki hakim rolün kullanılması suretiyle finansal aracın alım satım fiyatlarını sabitlemeye veya başka bir haksız kazanç sağlamaya yönelik eylemlerde bulunmak;

(…)”

İlgili Yönetmelik’ten örnek olması amacıyla alıntılanan hükümler ve yer verilen tüm düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; manipülasyon davranışlarının özünde serbest piyasada belirlenmesi gereken unsurlara suni yollarla müdahale edilmesi ve bu yolla piyasa dışında belirlenmesi olarak tanımlanabilecektir.

Manipülasyonun Rekabet Hukukundaki Yeri

Yukarıda yer verilen tanımlamalar ve düzenlemeler değerlendirildiğinde manipülasyonun rekabet hukuku ihlallerinden, özellikle de rekabeti sınırlayıcı uzlaşma ve bilgi değişimleri olmak üzere, çok da uzak bir konuma düşmediği görülecektir. Bu doğrultuda, Rekabet Kanunu’nun 4. maddesinde sayılan ihlal hallerinden bazıları şöyledir: (a) bendinde “mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kâr gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi”, (c) bendinde ise “mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi”.

Ancak, burada değerlendirilmesi gereken ve Rekabet Kurulu tarafından da Finansal Piyasalar Kararı’nda altı çizilen iki husus mevcuttur: (i) rekabeti sınırlayıcı uzlaşma ve bilgi değişimleri her türlü mal ve hizmet piyasasındaki unsurların serbest piyasadan bağımsız olarak belirlenmesine ilişkin iken, manipülasyon davranışları yalnızca finansal piyasalardaki fiilleri kapsamaktadır ve (ii) rekabeti sınırlayıcı uzlaşma ve bilgi değişimleri en az iki rakip arasında gerçekleştirilen fiiller oluşturmakta ancak manipülasyon davranışları tek taraflı şekilde de gerçekleştirilebilmektedir. Bu hususlardan yola çıkarak, rekabet ihlalleri ile manipülasyon davranışlarının bir kesişim kümesinin mevcut olduğu söylenebilecektir. Dolayısıyla, her vaka özelinde bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda, bir manipülasyon davranışının birden fazla rakip arasında gerçekleştirilen fiillere dayanması halinde rekabet hukuku ihlalleri içerisinde değerlendirilmesi önünde bir engel bulunmadığı kanaatine varılmaktadır. Nitekim, ister rakipler arasında bilgi değişimi yoluyla ister manipülatif piyasa hareketleri yoluyla; veyahut tek bir döviz kurunun veya müşterinin işlemlerinin suni olarak etkilenmesi ya da finansal ürün gamının manipüle edilmesi halinde, söz konusu davranışlar hem manipülasyon hem de rekabet hukuku ihlali teşkil edecektir. Rekabet Kurulu, kendi kararında da belirttiği üzere, bu tespitler ile daha önce vermiş olduğu FX Kararı’nda benimsediği tutumdan farklılaşmıştır.

Bu noktada, manipülasyon davranışlarının rekabet hukuku kapsamında değerlendirilmesi halinde denetime yetkili idari otoritelerin yetki alanlarının çakışması hususu gündeme getirilebilecektir. Rekabet Kurulu da Finansal Piyasalar Kararı’nda bu konuya yer vermiş ve yerli ve yabancı içtihatları göz önünde bulundurarak; bir fiilin aynı anda iki farklı idari otorite tarafından farklı kanunlar ışığında denetlenmesinin önünde bir engel bulunmadığını belirtmiştir. Nitekim, yukarıda da yer verilen ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (“BDDK“) ve Sermaye Piyasaları Kurumu (“SPK”) tarafından yürütülen mevzuatlarda da görüldüğü üzere bir manipülasyon davranışının hem BDDK hem de SPK tarafından denetlenmesi mümkündür. Bu hususa ilişkin olarak Rekabet Kurulu kararında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun “bir piyasanın düzenleyici ve denetleyici bir kurumun regülasyonuna tabi olmasının o piyasada yer alan faaliyetleri 4054 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkarmayacağı” değerlendirmesine yer verilmiştir[8].

Nitekim, Rekabet Kurulu’nun, FX Kararı’nda olduğu gibi, daha önce de finansal piyasalara dair konularda inceleme gerçekleştirmiş olması da değerlendirildiğinde, manipülasyon davranışlarının birden fazla idari otorite tarafından farklı mevzuatlara göre denetlenmesi önünde herhangi bir engel bulunmadığı açıktır.

Manipülasyon davranışlarının rekabet hukuku nezdinde değerlendirilmesi kapsamında önemli bir nokta da bilgi değişimlerinin niteliğidir. Zira, finansal piyasalarda gerçekleştirilen bilgi değişimlerinin, rekabet ihlali teşkil edip etmediğine dair denetim söz konusu piyasaların nitelikleri ışığında gerçekleştirilmelidir. Rekabet Kurulu da bu hususta pazarın yapısal özellikleri ve paylaşılan bilgilerin niteliği üzerinde durmuştur. Bu kapsamda vurgulanan temel pazar özellikleri pazarın (i) yoğunlaşma derecesi, (ii) şeffaflık yapısı ve (iii) karmaşık ve istikrarlı olup olmadığı iken; paylaşılan bilgilerin üzerinde durulan nitelikleri ise (i) bilgilerin rekabete hassas olup olmaması ve (ii) güncelliğini nasıl bir hızla yitirdiğidir. Rekabet Kurulu, bu kriterler çerçevesinde finansal pazarların karmaşık, yüksek hacimli, istikrarsız ve çok oyunculu olması ve bilgilerin güncelliğini hızlı bir şekilde yitirdiği tespitlerinde bulunmuştur. Ancak bu noktada altız çizilmelidir ki; her ne kadar bu pazar özellikleri bilgi paylaşımlarının rekabet karşıtı etkilerini azaltsa da bu özellikler bilgi paylaşımının rekabet ihlali teşkil etmesi ihtimalini tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Zira Rekabet Kurulu’nun da belirttiği üzere, her olay özelinde bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu tür paylaşımlar süreklilik arz ediyorsa, planlı bir harekete yönelik olduğu izlenimi veriyorsa, devamında rakip bankalar arasında aynı yönde işlemler gözlemleniyor veya paylaşımı koordineli davranışlar izliyorsa bu tür paylaşımların doğrudan ihlal kapsamında değerlendirilmesi kuvvetle muhtemel olacaktır.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında Rekabet Kurulu, kararında; manipülasyon davranışlarının ve finansal piyasalarda bilgi paylaşımlarının rekabet hukukunun alanına girebileceği ve bu bağlamda bir ihlal teşkil edebileceği neticesine varmıştır.

Yabancı Otoritelerin Görüşleri

Rekabet Kurulu’nun bu görüşü, yabancı rekabet otoritelerinin yaklaşımları ile de paralel bir nitelik arz etmektedir. Zira, aşağıda örnekleri dikkatinize sunulacağı üzere, dünyada ağırlıklı olarak benimsenen görüş, manipülasyon davranışlarının rekabet hukuku nezdinde denetlenmesi önünde herhangi bir engel olmadığı yönündedir. Bu kapsamda, finansal otoritelerce yürütülen soruşturmalar, soruşturma konusunun rekabeti kısıtlayıcı etkileri olduğunun değerlendirilmesi halinde, rekabet otoriteleri tarafından da takip edilmekte ve aynı yönde denetlemeler gerçekleştirilmektedir.

Bu çerçevede, ilk olarak çoğunluktan ayrı bir görüşte olan Birleşik Krallık yaklaşımına yer vermek gerekmektedir. Birleşik Krallık’ta finans piyasasında rekabet hukukunu uygulama yetkisi olan İngiliz Finansal Yönetim Otoritesi tarafından (“FCA”) 12.11.2014 tarihinde yayımlanan duyuruda; yürütülen inceleme neticesinde Citicorp, HSBC, JPMorgan, RBS ve UBS tarafından gerçekleştirilen eylemler ile spot döviz piyasasının manipüle edildiği ve söz konusu eylemlerin Birleşik Krallık finansal sistemine olan güveni zedelediği belirtilmiş ve bu durumun finansal sisteme büyük zarar verdiği gerekçesi ile söz konusu bankalara toplam 1,1 milyar Pound para cezası uygulanmıştır.[9] İlgili soruşturmada, (i) rakip bankaların traderlarının iletişim içerisinde olduğu ve koordineli manipülatif davranışlar gerçekleştirdikleri ve (ii) müşteri gizliliği, çıkar çatışması ve ticari ahlak bakımından gereken tedbirleri almadıkları tespit edilmiştir. Burada dikkat çekici husus ise; aynı zamanda rekabet mevzuatının uygulanmasına yönelik yetkileri de olan FCA’in konuyu diğer otoritelerin aksine rekabet mevzuatından ziyade finansal mevzuat çerçevesinde ele almış olmasıdır.

Bununla beraber, ABD Adalet Bakanlığı’nın (“DOJ”) FX göstergesi manipülasyonuna ilişkin 28.01.2015 tarihli kararında ise davanın yargıcı SCHOFIELD tarafından, davacıların uğradıkları zararın rekabet ihlalinden kaynaklandığına hükmedilmiştir[10]. Bu kapsamda;

  • davalı bankaların yatayda rakip oldukları,
  • fiyat tespiti gerçekleştirdikleri ve
  • böylelikle davacıların rekabetçi fiyatın üzerinde fiyat ödemek zorunda kaldıkları belirtilmiştir.

Bu bağlamda Birleşik Krallık otoritelerinin perspektifinde safiyen manipülasyon olarak ele alınan manipülasyon davranışlarının, ABD’de rekabet ihlali olarak da değerlendirildiği görülmektedir. Benzer şekilde, 26.01.2018’de DOJ ile BNP arasında yapılan, müşteri işlemlerine ilişkin bilgi paylaşımları ihlaline dair uzlaşma kapsamında BNP tarafından; Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika para birimlerini de içine alan döviz kuru manipülasyonları gerçekleştirildiği, bu kapsamda BNP traderlarının ve ihlale karışan diğer teşebbüslerin belirli para birimlerinde fiyat tespit ederek rekabeti kısıtladıkları kabul edilmiştir[11].

ABD ve ağırlıklı görüş ile paralel şekilde, AB yaklaşımı da manipülatif davranışların finansal otoritelerin yanı sıra rekabet otoritelerinin de yetki alanında olduğu yönündedir. Bu çerçevede; Avrupa Komisyon’u (“Komisyon”) 07.12.2016 tarihli EIRDs (EURIBOR’a bağlı türev ürünler) karteli kararı kapsamında üç bankaya (Credit Agricole, HSBC, JPMorgan) 485 milyon Euro para cezası vermiştir. Kararda, Eylül 2005 ile Mayıs 2008 arasında yedi bankanın (Credit Agricole, HSBC, JPMorgan Chase, Barclays, Deutsche Bank, RBS ve Societe Generale) Euro türevleri pazarında rekabeti kısıtlayıcı anlaşma yaptıkları, Credit Agricole, HSBC, JPMorgan’ın söz konusu kartel kapsamında Aralık 2013’te Komisyon ile uzlaşmayı tercih etmemesi neticesinde haklarında idari para cezasına hükmedildiği belirtilmiştir[12]. Bu yönde birçok kararı bulunan Komisyon; spot piyasada işlem gören 11 farklı döviz kuru (Euro, Pound, Japon Yeni, İsviçre Frangı, ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve Avusturalya Doları ve Danimarka, İsveç ve Norveç Kronu) ile ilgili faaliyetlere dair kartel oluşturulduğuna karar vermiş; bu gerekçeyle beş bankaya (Barclays, RBS, Citigroup, JPMorgan ve BTMU) toplam 1,07 milyar Euro para cezası verilmesine hükmetmiştir[13]. Anılan karara ilişkin altı çizilmesi gereken hususlardan biri de, bankalar adına döviz alım satım işlemleri gerçekleştiren traderların hassas bilgileri ve trading planlarını paylaştıkları, çeşitli sohbet odalarında trading stratejilerini koordine ettikleri tespitleridir.

ABD ve AB dışında da birçok ülkede rekabet otoriteleri manipülasyon davranışlarına ilişkin denetleme gücünü kullanmış ve gerekli gördüğü durumlarda para cezası uygulanmasına hükmetmiştir. Örneğin, İsviçre Rekabet Otoritesi (“WEKO”); aralarında döviz piyasalarına ilişkin hassas bilgileri paylaşmak usulüyle WM/Reuters benchmark döviz kurlarını manipüle eden bankalara ilişkin yürüttüğü soruşturma neticesinde soruşturma konusu bankalar arasında bir kartel yapılanması yürütüldüğüne karar vermiş ve toplamda 90 milyon İsviçre Frangı para cezasına hükmetmiştir[14]. Benzer şekilde Nisan 2014’te Yeni Zelanda Rekabet Otoritesi[15]; Mayıs 2015’te Güney Afrika Rekabet Otoritesi, Haziran 2015’te Güney Kore Rekabet Otoritesi[16] ve yine aynı tarihte Brezilya Rekabet Otoritesi[17] döviz piyasalarında bankaların birlikte hareket ederek döviz kurlarını manipüle ettiği iddialarına yönelik olarak mezkur bankaların da içinde bulunduğu bir dizi teşebbüs hakkında incelemeler başlatmış, bu incelemelerden Brezilya ve Güney Kore Rekabet Otoriteleri tarafından yürütülen soruşturmalar sonuçlanmıştır. Daha birçok ülke rekabet otoritesi de bu yaklaşımı benimsemiştir: Güney Afrika[18], Meksika[19], Portekiz[20] ve Hong Kong[21]  gibi birçok ülkenin rekabet otoritesi manipülasyon davranışlarına ilişkin denetleme gerçekleştirmiş ve para cezası uygulanmasına hükmetmiştir.

SONUÇ

Tüm bu bilgiler, mevzuat hükümleri ve içtihat örnekleri çerçevesinde görülmektedir ki rekabet otoritelerinin ağırlıklı görüşü; finansal davranışların, rekabet hukuku ihlallerine özgü nitelikleri de taşımaları halinde, yalnızca finansal otoritelerin değil aynı zamanda rekabet otoritelerinin de denetim yetkisinde olduğu yönündedir. Rekabet Kurulu da FX Kararı’nda olduğu gibi aksi yönde olan görüşünü, yakın zamanda vermiş olduğu Finansal Piyasalar Kararı ile değiştirmiştir. Rekabet Kurumu’nun, diğer otoritelerle uyumlu şekilde vermiş olduğu söz konusu karar; finansal piyasaların yalnızca SPK veya BDDK tarafından değil aynı zamanda Rekabet Kurumu tarafından da denetlenebileceğini dolayısıyla bu piyasalarda faaliyet gösterenlerin özen ve önlem alma yükümlülüklerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.


[1] https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=9028acb0-1b55-42d9-9d72-ba4b05d9889c

[2] https://www.rekabet.gov.tr/Karar?kararId=9ee162ca-baa3-447e-9fd9-998d6f965ea8

[3] https://www.erdem-erdem.av.tr/bilgi-bankasi/sermaye-piyasasi-hukukunda-manipulasyon-sucu, Erişim Tarihi: 13.09.2022.

[4] ŞENSOY D. (2013), Manipülasyon; Piyasa Dolandırıcılığı Suçu, Uygulanacak Tedbirler ve Yaptırımlar, Ankara Barosu Dergisi, 2013/3, s. 371-399.

[5] Rekabet Kurulu’nun 24.11.2016 tarih ve 16-41/667-300 sayılı FX Kararı, para. 24.

[6] Yüce, A. A., Sermaye Piyasasında Manipülasyon, 2012, TBB Dergisi sayı 98 syf.367.

[7] Yüce, A. A., Sermaye Piyasasında Manipülasyon, 2012, TBB Dergisi sayı 98 syf.367.

[8] Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 18.01.2016 tarih ve E. 2013/72, K. 2016/11 sayılı kararı.

[9] https://www.fca.org.uk/news/press-releases/fca-fines-five-banks-%C2%A311-billion-fx-failings-and-announces-industry-wide-remediation-programme, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[10] SDNY, “In re: Foreign Exchange Benchmark Rates Antitrust Litigation”, 28.01.2015, No: 1-13- CV-07789.

[11] DOJ, “U.S. v BNP Paribas USA, Inc.”, 26.01.2018, No: 1-18-cr-00061-JSR.

[12] Case AT.39914, 07.12.2016.

[13] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/hu/IP_19_2568

[14] https://globalcompetitionreview.com/switzerland-starts-full-forex-cartel-investigation, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[15] https://www.reuters.com/article/newzealand-forex-investigation-idUSL3N0MZ0MN20140407, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[16] https://globalcompetitionreview.com/article/korea-latest-join-global-forex-probe, Erişim Tarihi 16.09.2022.

[17]https://latinlawyer.com/lacca/article/cade-joins-global-forex-probe, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[18] http://www.compcom.co.za/wp-content/uploads/2020/06/Competition-commission-refers-its-case-against-banks-for-rand-manipulation-to-the-tribunal-for-prosecution.pdf, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[19] https://globalcompetitionreview.com/price-fixing/mexico-issues-reduced-fines-bonds-cartel, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[20] https://www.dlapiper.com/~/media/files/insights/publications/2020/09/global_cartel_enforcement_guide_brochure_.pdf?la=en&hash=C9ACB62781BEB3EDB4CB091152B5C934240D5237, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

[21] https://www.lexology.com/library/detail.aspx?g=e84e4c25-2470-4664-b16e-d0b38a9b56f5, Erişim Tarihi: 16.09.2022.

Etiketler


tr_TR
× Avukata Sor