
29 Ağu Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun Sadakat Programı Kararı
Kişisel Verileri Koruma Kurulu (“Kurul”) verdiği kararlarla veri toplamak isteyen şirketlere bunun hangi yöntemlerle yapılabileceğine dair yön göstermektedir. Bu çerçevede, Kurul 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK“) kapsamında yaptığı değerlendirmeler ile şirketlere sadece idari para cezası değil nelerin hukuka uygun olduğuna dair pusula da vermektedir. Yazımızı konu bu kararla sadakat programlarının tanımı ve ek menfaat ile asıl faaliyet arasındaki ayrım da yapılmıştır.
Kurul’un 05.07.2019 tarihli ve 2019/198 sayılı kararı çerçevesinde, sadakat programı ile verilen özel indirimlerin “ek menfaat” olup olmadığı ve bu ek menfaatlerin açık rıza şartına bağlanıp bağlanamayacağı KVKK kapsamında değerlendirilmiştir.
Kurul’a yapılan şikayette; sadakat kartına özel indirimlerin uygulandığı, böylece özel indirimlerin şarta bağlandığı, söz konusu sadakat programına üyelik ve kart temini için de müşterinin kişisel verilerinin talep edildiği ve açık rızanın koşul olarak dayatıldığı belirtilmiştir.
Veri sorumlusu savunmasında ise (i) sadakat programının tamamen seçim olduğu ve sadakat programına üye olmayanların marketten alışveriş yapabildikleri ve indirimlerin ek bir menfaat olduğu (ii) ek menfaatlerin açık rıza şartına bağlanmasının “açık rızanın özgür irade ile verilmesi” koşulunu ortadan kaldırmayacağını (iii) bu durumun Avrupa Birliği Mevzuatında açıkça kabul edilğini ve (iv) Avrupa Birliği Veri Koruma Hukuku Hakkında El Kitabının da (Handbook on European Data Protection Law) aynı görüşte olduğunu öne sürmüştür.
Bu bilgiler ışığında değerlendirme yapan Kurul;
- sadakat programı ile 99.99 TL olan ürünün 79.99TL’ye indirildiğini,
- sadakat programına dahil olmak istemeyen müşterilerin alışveriş yapmaya devam edebildiklerini
- sadakat programı kapsamında ek menfaat ile sunulan indirimlerin açık rızanın koşul olarak dayatılması anlamına gelmediğini ve
- dolayısıyla söz konusu şikayet için kanun kapsamında yapılacak bir işlem olmadığını
değerlendirmiştir.
Bu karar açık rıza şartlarına önem veren Kurul’un şirketler için çizdiği sınırları netleştirmesi nedeniyle önem arz etmektedir. Kurul sadakat programı kapsamında açık rızanın zorunlu tutulabileceği sınırları belirleyerek “ek menfaat” kavramının tanımını yapmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan bir tanesi bunun bütün sadakat programı planları ile uyumlu olmadığıdır. Sadakat programları ile kişinin açık rıza verme kabiliyetine zarar verilmemeli ve sadakat programının konusu hiçbir zaman ana hizmet olarak olmamalıdır. Ancak bu gibi kararlar bize gösteriyor ki; doğru hukuki yardımla şirketler için arzuladıkları sonuçlara ulaşmak günümüz şartlarında dahi halen mümkündür.